Türkiye’de çok fazla tarihi barındığımızı yediden yetmişe herkesin ağzından duyabiliyoruz. Hatta bu bilgiye ek olarak da değer vermediğimiz ile alakalı birkaç cümle duymamız çok olası.
Evet bilmiyoruz, görmüyoruz, araştırmıyoruz bunu hepimiz farkındayız ama geliştirmek için bir şeyler yapmadığımızın da farkındayız. Ben Ankara’da okuyorum yaklaşık 4 yıl vakit geçirdim bu şehirde. Ama daha bu yıla kadar adını dahi duymadığım o kadar çok tarihi eser, yerleşim yerleri ile karşılaştım ki! Aslında bakarsanız mimarlık okuduğumdan mütevellit yakından alakalı olduğum bir konu tarihi eserler, tarihi yerleşim alanları. Ama bir sebepten ötürü fark edemiyoruz yanımızda barındırdığımız tarihi. Bahane aramıyorum, belki de fark etmemiz kendi tercihimiz.
İçinde yaşadığımız anın hemen öncesi artık geçmiş olduğuna göre yaşayan her insan tarihi kentlerde katmanlar oluşturmaya başlıyor. Biz tüm günlük hayata dair devinimlerimizi gerçekleştirirken fark edemediğimiz kentin katmanları aslında. Ben Ankara’ya daha hâkim olduğum için Ankara üzerinden konuşmaya devam edeceğim.
Örneğin Ankara’daki ulus; ilk yerleşim yeri olması sebebi ile çok fazla cumhuriyet dönemi eserleri mevcut, aynı zamanda Roma zamanından kalan bir sürü kalıntılarla da karşılaşabilirsiniz. Bunları görmek için müzeye gitmenize de gerek yok. Faturanızı bile yatırmaya giderken roma zamanından kalan bir sütunun yanından geçip gidebilirsiniz ya da yemek yerken tapınağa bakabilirsiniz. Aslında tek yapmamız gereken yürürken kafamızı kaldırıp etrafa sadece etrafa bakmak değil aynı zamanda bakıp da görebilmek önemli. Sonuçta bizler şu anda yaşanmakta olduğumuz zamanın gelecek yıllarda ortaya çıkacak katmanını oluşturuyoruz. Geçmişini bilmeyen geleceğe yön veremez değil mi? O yüzden ben de dahil hepimiz kafamızı kaldırıp şu değerini bilmediğimiz yanından geçip gittiğimiz tarihe biraz önem verelim. Kim bilir belki sandığımız kadar sıkıcı ve bunaltıcı değildir.
Comments